Arabulucu(luk) ve Türkiye'de Kısaca Gelişimi
- Ali Atay
- 17 Eyl 2023
- 2 dakikada okunur
Arabuluculuk Türkiye'de yeni bir kavram olup 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun 22 Haziran 2012 tarihinde yürürlüğe girmesiyle başlamıştır.
Arabuluculuk tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebildikleri özel hukuk uyuşmazlığında kullanılabilen bir yöntemdir. Arabuluculuğa elverişli uyuşmazlıklar, özel hukukun neredeyse tamamında görülmektedir.

Bunlar içinde en önemli diyebileceğimiz alanlar; ticari uyuşmazlıklar, işçi-işveren uyuşmazlıkları, tüketici uyuşmazlıkları, kira uyuşmazlıkları, ortaklığın giderilmesi uyuşmazlıkları ve aile uyuşmazlıklarıdır.
Arabuluculuğun birçok olumlu yönleri bulunmakla beraber başlıca olumlu yönleri şunlardır; Menfaat ve ihtiyaç odaklı taraflarca kabul edilmiş bir çözüm yöntemidir. Zamandan tasarruf sağlar. Masraflar yönünden oldukça ekonomiktir. Arabuluculuk sürecinde kontrol taraflardadır. Arabuluculuk süreci gizlidir. Taraflar isterlerse aleni yapabilirler. Uyuşmazlıkların arabuluculuk yöntemiyle çözüme kavuşması dava yükünü azaltmaktadır.
Ülkemizde Arabuluculuk ihtiyari ve dava şartı arabuluculuk şeklinde uygulanmaktadır. İhtiyari arabuluculukta taraflar arabuluculuğa elverişli tüm uyuşmazlıklarda arabulucuyu kendileri belirleyip süreci yürütmektedir.
Dava şartı arabuluculukta ise dava açmadan evvel kanunda öngörülen uyuşmazlık türlerinde başvuru zorunludur. Dava şartı arabuluculukta başvuru yapılması akabinde Bakanlık sistemine kayıtlı arabulucular içinden görevlendirme yoluyla arabulucu ataması yapılmaktadır. Süreç yine tarafların kontrolünde ilerlemektedir. Ancak tarafların listede yer alan herhangi bir arabulucu üzerinde anlaşmaları halinde bu arabulucu görevlendirilir.
Arabuluculuk sürecinin temel ilkeleri; gönüllülük, gizlilik, arabulucunun tarafsızlığı, kontrolün taraflarda olması ve eşitlik olarak sayılabilir.
Avukatlar, arabuluculuk faaliyetinin yanında arabuluculukta taraf vekilliği de yapabilmektedir. Başka bir deyişle Avukat, arabulucu olma şartlarını taşıması halinde başvurusu üzerine ve başarılı olması akabinde sicile kayıt olarak arabulucu unvanıyla faaliyet gösterebileceği gibi, arabulucu olmadığı dosyalar dışında arabuluculuk sürecinde taraf vekili olarak da faaliyet gösterebilir.
Arabuluculuk sürecinde taraf vekili olmasının önemli avantajları bulunmaktadır. Arabuluculuk sürecinin yargılama süreçlerine göre çok daha hızlı olması, çok sayıda kişi ya da kuruluşun vekilliği/temsili görevini aynı anda yürüten avukatlar için kendine özgü avantajları da beraberinde getirmektedir.
Yargı sürecindeki belirsizlikler yerine müzakere edilmiş, menfaat ve ihtiyaç odaklı çözüm bulunabilmektedir. Anlaşma olması halinde süreç sonucunda anlaşma şartlarının açık ve net olması uygulanabilirliğini sağlamaktadır. Bu nedenle arabuluculuk sürecinde tarafların vekil ile temsil edilmesi sürecin en iyi şekilde müzakere edilmesi ve sonuçlanmasını sağlayacaktır.
Gelinen aşamada dava şartı arabuluculuğun kapsamına 6325 Sayılı Kanuna eklenen 18. maddesi ile dava şartı arabuluculuk uygulamalarına ilişkin genel düzenleme yapılmıştır. Ayrıca özel kanunlarda da arabuluculuğun dava şartı olduğu düzenlenebilmektedir.
Bu Kapsamda:
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu md.3,
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 5/A,
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun md. 73/A,
Kiralanan taşınmazların 2004 sayılı Kanuna göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler hariç olmak üzere, kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar,
Taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar,
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklar,
Komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklar,
Tarımsal üretim sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar
dava şartı arabuluculuğa tabi olup dava açmadan evvel başvuru zorunluluğu bulunmaktadır.
Tarsus Arabulucu Ali ATAY. 2023
Comments